Bir hayaliniz var, bir fırsat buldunuz ve yeni bir iş kurmak istiyorsunuz. Başarılı olmak; yeni ufuklara yelken açarak işinizi büyütmek; kalıcı olmak istiyorsunuz. Bütün bunlar tabii ki mümkün; ancak tek bir şartla: Tüm başarıların yanında başarısızlığı da göze alarak!
Kusursuz bir senaryoda sağlam bir iş modeli tasarlamış olmanız, yeterli sermayeye sahip olmanız, çok çalışmanız ve güvendiğiniz çalışma arkadaşlarınızı yanınıza almış olmanız başarıya giden yolda yeterli gibi gözükebilir. Ancak gerçek hayatta bu kadar pürüzsüz senaryolarla nadiren karşılaşırız. İş hayatı beklenmedik ve keskin virajlarla dolu bir yol gibidir. Ne zaman gaza basacağınızı, ne zaman yoldan sıkılsanız da yavaş gitmeye devam etmeniz gerektiğini önceden kestirmek hayatınızı kurtarır. Varmayı planladığınız nihai hedefe sağ salim ulaşmanızı sağlar. Bu noktada en kıymetli rehberiniz deneyimleriniz olacaktır. Söz konusu deneyimleri kazanmak için, kendi işinizi kurmadan önce, patronu olmadığınız bir organizasyon yapısı içinde iyice pişmiş olmak size büyük avantaj sağlar. “Çıraklığını yapmadığın işin ustalığına soyunma” derler. İstisnalar olsa da bu sözün birçok sektör için geçerli olduğunu söyleyebiliriz. Dolayısıyla çıraklıktan, ellerinizi kirletmekten korkmamak en doğrusudur.
İdeal senaryoya dönecek olursak… O sağlam gözüken iş modelinin sağlıklı bir şekilde yürümediğini; isabetsiz yatırımlar sonucunda sermayenizin günden güne eridiğini veya çok güvendiğiniz iş arkadaşınızın aradığınız insan olmadığını idrak ettiğiniz an, kurduğunuz tüm sistemin başınıza yıkıldığını, hatta yıkılırken sizi de beraberinde götürdüğünü hissedersiniz. İşte o an, önünüzde iki yol belirmiştir; ancak bu yolları net bir şekilde göremeyecek kadar motivasyonunuzu kaybetmiş olabilirsiniz. Birinci ve kolay olan yol, yıkıldığınız yerde, harabelerin arasında çöküp kalmak ve vazgeçmektir. İkinci ve mutlaka daha zor olan yol ise, bu yıkımı başarılı olma yolunda atılmış büyük bir adım; ödenmesi gereken bir bedel olarak kabul etmek ve küllerinizden yeniden doğmaktır. Sonuçta, “Her girişimci başarısızlığı tadacaktır.” Pes etmeden yola devam etmek, yolculuğun esas bölümüdür.
Start-up aşamasındaki işletmeler, kurucularının hayallerine duydukları inançla, çalışkanlıklarıyla ve direnme güçleriyle ayakta kalır. İlk günden büyük oyuncuların arasına girmeye çalışmaktansa, hayallerinizi derecelendirin. Risk almaktan, rekabet etmekten korkmayın tabi. Ancak bunun yanında, hayatınızda hiç basketbol oynamadıysanız oyunu çabuk kazanmak için 3’lük atmayı da denemeyin. Önce top sürmeyi öğrenin. Hem sağ, hem sol elinizi kullanın. Sonra turnike çalışmaya başlayın. Ardından 2’lik atışlarda uzmanlaşın. “Artık her sahada oynarım” dediğiniz gün, 3’lükleriniz de potayı daha kolay bulacaktır.
Doğduğumuz günden beri, hayatın her alanında başarının sırrı aynı değil mi? Formül çok basit, çok net. Herkes düşer. Marifet, ayağa kalkmakta.