Bu yıl Endonezya’nın bağımsızlığını elde etmesinin 66. yıldönümü. Ben de Endonezya İstanbul Fahri Konsolosu olarak, bu güzel ülkenin zorlu mücadelelerle dolu tarihini anlatmak ve sosyal yapısından sizlere biraz bahsetmek istiyorum.
Gezdiğim en egzotik ülkelerden birisi olan Endonezya, 17.508 ada üzerine kurulu tam bir adalar ülkesi ve içinde 300’e yakın etnik grup yaşıyor. 250 milyona yakın nüfusuyla dünyanın 4. büyük kalabalık ülkesi olan Endonezya, aynı zamanda en çok nüfusa sahip Müslüman ülke olma özelliğini de taşıyor. Java adasında bulunan başkent Jakarta’da, güneydoğu Asya’nın en kalabalık nüfusu yaşıyor.
Endonezya, geçmişte, özellikle de sömürgeciliğin yayıldığı dönemde birçok Avrupa ülkesinin gözdesi oldu. 1511 yılında Portekiz tarafından sömürgeleştirilen Endonezya, daha sonra İspanya, İngiltere ve Hollanda’nın saldırılarına da maruz kaldı. Hollandalılar; 16. asrın sonlarına doğru, Doğu Hindistan, Java ve Moluk’ta kurdukları merkezlerle bölgede ticareti tamamen ele geçirdi ve nüfuzunu artırdı. 18. asrın sonlarına doğru tamamen Hollanda sömürgesi olan ülkede, 1900’lü yılların başından itibaren antiemperyalist fikirler ortaya çıkmaya başladı. Bu fikirlerin kuvvetlenmesi, Hollanda sömürgeciliğine karşı, milliyetçilik ve bağımsızlık mücadelesinin fiilen başlamasını sağladı. Bu mücadelenin önde gelen liderlerinden Ahmed Sukarno, 1927’de kurulan Milliyetçi Parti’nin başkanı oldu; Endonezya halkının başlattığı ve hızla kuvvetlenen bağımsızlık mücadelesine liderlik etti. Bu durum karşısında endişeye düşen Hollanda, o günlerde Ahmed Sukarno ve arkadaşlarını yakalayıp sürgüne göndererek halkı sindirmeye çalıştı.
2. Dünya Savaşı sırasında Japonya, Endonezya’yı işgal etti. Bu dönemde Japonlar, siyasi anlamda Endonezya halkının mücadelesini destekleyerek, milliyetçilerin yeniden bir parti kurmasına izin verdiyse de, yönetimde söz sahibi yine Japonlar oldu. 17 Ağustos 1945 tarihine gelindiğinde, Japonların savaşı kaybedip teslim olmasıyla, Ahmed Sukarno başkanlığında bir hükümet kuruldu ve ülke bağımsızlığını ilan etti. Aynı dönemde Hollanda yeniden ülke üzerinde baskı kurdu ve yönetime müdahale etti. Bu durum, yaklaşık 5 sene süren bir iç savaşın çıkmasına neden oldu. İç savaşta galip gelen Endonezya halkı 1950 senesinde tümüyle birleşti ve devletin adı “Endonezya Cumhuriyeti” olarak değiştirildi.
Bugün, %90’ı Müslüman olan ülke halkının geri kalanı, halen Hinduizm, Budizm ve Hristiyanlık gibi inançlara sahip. Ülkenin resmi dili olarak, farklı lehçelerin ortak bölümlerinden oluşturulan “Bahasa” kabul edilmiş olsa da, bugün ülkede, birbirine çok benzeyen 250’den fazla dil kullanılıyor. Endonezya’da halkın %50’si köylerde yaşıyor. Kıyı bölgelerde yaşayan halk ile iç kesimlerde yaşayanlar arasında hayat tarzı ve kültür farklılıkları oldukça fazla. El sanatlarının, özellikle kumaş dokuma ve işleme yönünde yaygınlaştığı ülkede, batik denilen egzotik renk ve desenli kumaşlar, en fazla işlenen el sanatı ürünleri. Tarım, muson ikliminde yer alan ülkenin ekonomisinde hâlâ kuvvetli bir ağırlığa sahip olsa da, bağımsızlığın ilan edilmesinden bu yana sanayi, madencilik ve ticarette çok önemli adımlar atılmış durumda.
PWC’ın raporuna göre Endonezya, 2050 yılında PPP (Purchasing Power Parity-Satınalma Gücü Paritesi) olarak dünyanın 8. büyük ekonomisi olacak. Ekonomideki hızlı gelişim bunu doğrular nitelikte görünüyor. Şu anda Endonezya’da kişi başına gelir 3.500 ABD Doları civarında ve ekonomisi yıllık ortalama % 6.5 oranında büyüyor. Bugünkü ekonomik büyüklüğü ile Endonezya, Türkiye ile aynı büyüklükte bir ekonomiye sahip diyebiliriz. Ülkenin en büyük şansı, çok zengin ve yüksek kalorili kömür, petrol, doğalgaz, orman ve çeşitli maden kaynaklarına sahip olması.
Endonezya artık bugünün gelişen ve büyüyen bir ülkesi. Zorlu mücadelelerin ardından geldikleri bu noktada, azimle ve çalışarak yollarına devam ediyorlar. 66 yıllık süreçte hem geçmişin yaralarını saran hem de yeni adımlar atan Endonezya’nın, bundan sonra da aynı ivmeyle gelişimini sürdüreceğine inanıyor, bağımsızlıklarını içtenlikle kutluyorum