Artfulliving.com.tr Röportajı

Geçtiğimiz  günlerde, sanat portalı Artfulliving‘ten Ayşe Pınar Akalın’la sanat ve koleksiyonerlik üzerine konuştuk…

Siz Beğeniyorsanız O Sanat Eseri Kalitelidir

Hitay Yatırım Holding Yönetim Kurulu Başkanı ve Endonezya’nın Antalya Fahri Konsolosu Emin Hitay ile Bebek’deki, her köşesinde özenle yerleştirilmiş sanat eserleri bulunan, huzur ve rahatlığın hissedildiği evinde sanat üzerine keyifli bir sohbet yaptık.

emin-hitay-artfulliving-1

Girişimci bir karaktere sahip olan Hitay, seçimlerinde çok kararlı ve işi ile hobilerini belirgin bir şekilde ayırıyor. Sanatı yatırım için yapmanın ayrı bir iş olduğunu özellikle vurgulayan sanatsever, koleksiyonunu tamamiyle içgüdüleriyle yaptığını vurguluyor. Girişimcilik ile koleksiyonculuğun ortak noktaları arasında tutku, kararlılık ve öğrenmeye olan ilgi varsa, Emin Hitay’ın koleksiyonu da bu unsurların ve kendi zevk ve beğenilerinin bir aynası. Bir sanat eserinde kaliteyi “sustainable”; yani sürdürülebilir beğeni olarak tanımlayan Hitay, genç sanatçı adaylarına Art Basel fuarına götürerek verdiği desteği heyecanla anlatırken, kendisi gibi sanatsever iş adamlarını da genç sanat öğrencilerini desteklemeye davet ediyor.

Bir sanatsever olarak, eviniz ve işyeriniz sanat eserleriyle dolu. Sanatı seviyorsunuz ve sanata destek veriyorsunuz, bu ilgi ne zaman başladı?

Aslında sanata ilgi insanın içinden geliyor. İlk sanat eserini ne zaman satın aldınız derseniz 1986 yılında aldım, yani yaklaşık 30 yıl önce. Bedri Baykam’ın iki eserini Atatürk Kültür Merkezi’ndeki sergiden almıştım. Satın alma derseniz o zaman başladı, ilgi derseniz hep vardı.

Koleksiyoner olmanıza etken neydi sizce? Sizi bu konuya yönelten birisi veya bir olay oldu mu?

Bu kendiliğinden gelişiyor, bir bakıyorsunuz farkında olmadan toplamaya başlamışsınız. “Hadi ben koleksiyoner olayım” diye başlamadım ben bu işe. Satın alıyordum; bir, üç, beş derken, zaman içinde bakıyorsunuz koleksiyon oluşmaya başlamış. Her zaman söylüyorum, ben ciddi profesyonelce, danışmanlarla bir koleksiyon yapmıyorum. Danışmadan, beğendiğimi alıyorum. Bir şekilde koleksiyonumla ben de sanattaki gelişimimi görüyorum, kendimi görüyorum. Zaten koleksiyon dediğimiz, o koleksiyonu yapan kişinin zevklerinin, beğenilerinin bir yansıması ve aynasıdır. Zaman içinde, ilk aldığım eserden 5, 10 veya 20 sene sonra kendi beğenilerimin nasıl değiştiğini de gözlemlemiş oluyorum.

emin-hitay-artfulliving-21

Bir sanat eseri alırken ön araştırma yapar mısınız, yoksa içgüdüsel mi hareket edersiniz?

Bir sanat eserini gördüğümde ilk 10-15 saniyede karar veririm, yani çok hızlı. Beğenilerimle, o zamana kadarki bilgi birikimlerimle sanat eseri alıyorum. Tereddüt varsa bir dolaşırım, en son oraya bir daha uğrarım. Alıp almama kararımı alacağım sanat eserinin keseme uygun olması ön koşul olmak kaydıyla veririm. Ön araştırma yapacak kadar zamanımız da yok bizim. Tabii galerilerin davetlerine, sergilerine, yurt dışında fuarlara fırsat oldukça gitmeye çalışıyorum.

Dünyadaki fuarların sayısı git gide artıyor, her şeyi takip etmek çok zor. Hiç kaçırmadığınız bir fuar var mı?

İsviçre Art Basel’a her sene gidiyorum. Sanat ile ilgiliyseniz kaçırılmaması gerektiğini düşünüyorum, bunun dışında her sene olmasa da takip ettiğim belli başlı fuarlar, Londra’da Frieze, New York’ta Armory, Fiac, Singapore Art Stage. Dünyanın her bir yanında fuarlar var. Fuarlar giderek gelişiyorlar, çünkü sanat pazarı özellikle Uzak Doğu’da olmak üzere çabuk büyüyor.

2013 yılında üç Mimar Sinan Üniversite öğrencisini İsviçre’de yapılan Art Basel fuarına götürmek için sponsorluk yaptığınızı biliyoruz. Bu girişiminiz devam ediyor mu?

Bu sene üçüncü kez yaptık, 2013, 2014, 2015 ve bundan sonra da devam edecek. Bir heykel bölümünden, iki de resim bölümünden toplamda üç öğrenciyi oraya götürerek bir destekte bulunuyorum. Gençlere destek olmak lazım. Öğrencilerin kendi imkânlarıyla bunları yapması pek de kolay değil. Her koleksiyoner, iki üç öğrenciyi desteklese, belki 100’e yakın öğrencinin büyük fuarları, bienalleri görme imkânı olur ki, bu konuda birikim ağırlıkla görerek oluyor. Sadece internetten girip, resimlere bakarak olmuyor; sanat eserlerini hissetmek, yakından görmek lazım.

emin-hitay-artfulliving-31

Sanat eserinde öncelikle aradığınız özellikler nelerdir?

Beğenmem lazım, bana bir şekilde hitap etmesi lazım. Başka bir şey aramam, benim kriterim çok basit.

Koleksiyonunuzun çoğunluğu çağdaş sanat değil mi? Herhangi bir ana teması var mı?

Evet, çağdaş sanat. Herhangi bir tema yok, bana pozitif hissiyat veren, beğendiğim eserleri alıyorum. Ağırlıklı olarak resim alıyorum, heykel var, fotoğraf var, video da var ama daha az.

Evimde az duvar var, pencereler çok fazla, benim için burdaki en güzel sanat eseri boğaz, yani doğanın kendisi. O yüzden koleksiyonumun büyük bir kısmı ofisimde. Mesela çok sevdiğim Kohei Nawa’nın üzeri cam kürelerle kaplanmış bir geyik heykelini, 2010’da Art Basel’dan almıştım. Dünyada çeşitli müzelerde işleri olan değerli bir sanatçı, 2012’de Metropolitan Müzesi aynı eserin farklı bir edisyonunu aldı, bu tabii ki sanatçıya daha çok değer kattı.

Peki en sevdiğiniz eser hangisi diye sorsak?

Sibirya’da buzulun altında bulunmuş ve Çin’de işlenmiş mamut dişi. En azından 4000 yıllık, bunun üzerine iki Çinli sanatçı, iki yıl boyunca 47 adet at figürü oymuşlar. Ben bu eseri Çin’den Guangzhou’da bir devlet mağazasından aldım. Dünyada buna benzer sadece yedi eser var şimdilik.

Siz yatırım amaçlı almıyorsunuz. Bir iş adamı olarak yatırım için yapılan sanat hakkında ne düşünüyorsunuz?

Yatırım için yapılacaksa mutlaka profesyonelce yapılması gerekiyor, onun adı artık “business” oluyor. Ben iş olarak yapmıyorum, zaten işten kaçmak, biraz da stresimi atmak için böyle bir hobim var, bir de bunu iş haline getirirsem yandık, stresi katlarız!

emin-hitay-artfulliving-41

Girişimcilerin en önemli özellikleri arasında kararlılık, risk alma, kendinden emin olmak, öğrenmeye olan ilgi ve tutku aslında koleksiyonerlerde de var. Bu özelliklerden hangisi sizi bir sanat eseri seçerken en çok motive ediyor?

Tutku ve ilgi diyebiliriz! Öğrenmeye olan ilgi var tabii ki. Risk alma diyemem, çünkü ben yatırım olarak yapmıyorum. Kararlılık çok önemli tabii, sebat, bir işi sonuna kadar götürme kararlılığı, özellikle girişimcilikte daha da önemli.

Siz çok genç yaşlardan beri girişimci bir yapıya sahipsiniz; yeni bir işe başlarken baktığınız kriterlerle bir sanat eseri alırken baktığınız kriterler arasında bir bağlantı var mı?

Yok! Biri iş, öbürü keyif. Bir iş kolunu beğendim diye o işi yapmam ben, para kazanacaksam yaparım. Bir sanat eseri alırken ise beğendim mi beğenmedim mi ona bakarım.

Yeni bir işe başlarken duyduğunuz haz ile yeni bir sanat eseri aldığınızda hissettiklerinizi karşılaştırabilir miyiz?

Farklı duygular; birinde bir riski, bir stresi başlatıyorsunuz; diğerinde tam tersi, stresinizi dağıtıyorsunuz ve keyifli bir şey yapıyorsunuz.

Bir start-up’çı olarak röportajlarınızın birinde “sıfırdan bir iş yaratıp belli bir değer yarattıktan sonra satarım” dediğinizi okudum, severek aldığınız bir sanat eserinden de kolay bir şekilde ayrılabiliyor musunuz?

Seviyorsam niye satayım? Ama bir dönemde sanat eseri olarak değerli fakat bana olumsuz, negatif duygular vermiş olan birkaç sanat eseri almıştım. Çok değerli bir sanatçımız otoportresini yapmış, kanserli, ameliyat olmuş, bir göğsü alınmış, kan içinde, sanatsal olarak müzelik bir eser ama bunu duvara astığınız zaman siz de, etrafınızdaki insanlar da keyif almıyor bundan. Niye duvara astığım bir tabloda negatif duygular aklıma gelsin diye sorgulamaya başladım. Bu ve buna benzer tarzda almış olduğum resimleri elimden çıkarttım. Yani sadece sanat için değil, iyi duygular, keyif için koleksiyonuma devam etmeye karar verdim. O yüzden burada size negatif bir enerji, elektrik veren kötü hisler veren bir tablo göremezsiniz.

emin-hitay-artfulliving-51

Aynı zamanda Endonezya Fahri Başkonsolosu’sunuz, önce İstanbul, şimdi Antalya. Endonezya tarihi veya güncel sanatı ile ilgilendiniz mi?

Tabii. Endonezya’da özellikle Bali ve Jakarta’da çok değerli sanatçılar var. Bali, ağırlıklı Hinduların yaşadığı bir ada. Jakarta da çoğunlukla öyle. Hindu dininde sanat neredeyse dinin bir parçası, dolayısıyla bu bölgelerde sanat uzun süredir gelişmiş ve bu birikim diğer nesillere de aktarılmış.

Siz de belki bu görevinizde iki ülke arasında kültürel olarak bir bağ yaratabilirsiniz?

Ben şahsen koleksiyonuma eserler aldım, Jakarta’daki ofisimde Endonezyalı sanatçıların çok güzel eserleri var. İki ülke arasında daha kapsamlı kültürel girişimler de zamanla olabilir tabii.

Türkiye’de koleksiyoner olmak nasıl bir şey? Nereleri geziyorsunuz sanat eserlerini alırken? Müzayedelerden sanat eseri alıyor musunuz?

Eskiden, ilk başlarda Cumhuriyet dönemi sanatçıları eserlerini müzayedelerde alırdım ama daha sonra genç sanatçıların eserlerini almaya başladım, çünkü onları desteklemek lazım. Ben özellikle galeriden alırım, sanatçının kendisinden mümkün olduğunca almamaya gayret ediyorum. Sanatçıların yaşaması, gelişmesi için galerilere de ihtiyaç var. Sanatçı sanatını icra etmeli, galeriler de o sanatçıların arkasında durmalı, eserlerini pazarlamalı, onların değerini yükseltmeli. Bir iş birliği olması lazım. Sanatçı hem üretip hem pazarlama yapmaya kalkarsa doğru olmaz. Satışın stresini yaşayan sanatçı sanatını hakkını vererek icra edemez.

İstanbul’daki fuarlar hakkında ne düşünüyorsunuz?

Fuarlar İstanbul sanat piyasasını canlandırdı. İstanbul’da galeriler dağınık şekilde yayılmışlar, oysa fuarda her galeri oraya çok iyi hazırlanıyor, en iyi sanatçılarını getiriyor. Birçok galeriyi toplu olarak bir arada görme imkanımız oluyor. Türkiye’de iki fuar yapılıyor biliyorsunuz; ARTINTERNATIONAL ve Kasım’da yapılacak olan Contemporary İstanbul; bu fuarlar bize toplu olarak yerli ve yabancı güzel seçilmiş işleri görme fırsatı verdiği için beğenerek geziyoruz.

emin-hitay-artfulliving-61

Yabancı galeriler de ilgi göstermeye başladı İstanbul’a. Bunu ne açılardan olumlu buluyorsunuz?

Çok yararlı oldu, rekabet olmalı! Dünyadaki diğer sanatçıların ne yaptığını, galerilerimizin, sanatçılarımızın görmesi açısından da önemli ve yararlı. Kapalı ekonomi ile, kapalı duvarlar ardında gelişim olmaz, sanat evrenseldir.

Türk sanatçılarının yurt dışına çıkmasına da bir kapı bu, değil mi?

Tabii, 15 gün önce Paris’teydim. Ramazan Bayrakoğlu’nu temsil eden Galeri Lelong’u gezdim, sanatçımızın resimlerini gördüm. Bu gurur verici bir durum.

Şu anda devam eden İstanbul Bienali hakkında ne düşünüyorsunuz? Gezmeye vaktiniz olduysa en çok ne hoşunuza gitti?

İstanbul Bienali uluslararası çapta önemli bir bienal haline geldi. Eskisi gibi değil artık, gerçekten dünyanın en önemli bienalleri arasında sayılıyor. Bu seneki bienal de çok güzeldi. Ben tamamını gezemedim, ana bölümlerini gördüm ve yakın zamanda yan etkinlikleri de gezeceğim. Şunu gözlemledim ki ilgi fazla, yurt dışından da çok ziyaretçisi var. İstanbul Bienali yabancıların Türkiye’ye bakışını olumlu anlamda etkiliyor.

En son aldığınız sanat eseri nedir?

ARTINTERNATIONAL fuarındaki Hintli bir galeriden Girjesh Kumar Singh’in 40 parçadan oluşan heykelciklerini aldım.

emin-hitay-artfulliving-71

Benim de çok dikkatimi çeken bir işti ve evinizde de çok güzel yerini bulmuş. Sizin için bir sanat eserinde kalite nedir?

Beğenidir. Siz beğeniyorsanız o sanat eseri kalitelidir.

Ben kendim için şöyle tanımlıyorum, o ilk gördüğünüz anda duyulan hissi zaman içinde baktığınızda yine o yoğunlukta verebiliyorsa -tabii hisler kendi değişiminizden dolayı farklılaşabiliyor olsa da- o eser benim için o kaliteli bir iştir.

Çok güzel tanımladınız. Beğeninin devam etmesi diyelim, “sustainable” beğeni diyelim.

Bir iş adamı olarak “sustainable” diyorsunuz!

Sürdürülebilir beğeni sağlıyorsa kalitelidir o eser. Mesela koleksiyonumdaki Burhan Doğançay’ın tuval üzerine yapılmış kapı çalışması yıllardır beğendiğim ve beğenimin azalmadığı bir eser ve o beğeni sürekli, demek ki benim için kaliteli bir eser.

http://www.artfulliving.com.tr/sanat/siz-begeniyorsaniz-o-sanat-eseri-kalitelidir-i-4005

Hitay Yatırım Holding 2014’te Yüzde 74 Büyüdü

2013’te yılı 535 milyon TL ciro, yüzde 30 büyüme ile kapatmıştık. 2014’ü 928 milyon TL ciro ile ve yüzde 74 büyüme ile noktaladık. Yükselen bu ivmede; grup şirketlerimizin performansları kadar, Bilyoner.com’daki hisse artışımızın katkısının bir kez daha altını çizmem gerekir. Özveri ile başarıya odaklanan tüm ekip arkadaşlarıma performansları için bu vesile ile bir kez daha teşekkür ederim.

2015 için hedefimiz yine değer yaratmak, yine başarıyla yol almak…

Milli Piyango İhalesini Sabah Gazetesi ile Konuştuk

Hitay Yatırım Holding olarak, Net Holding ve ABD’li Scientific Games ile birlikte katılacağımız Milli Piyango ihalesi hakkında, Sabah gazetesinden Yasemin Salih’le görüştüm.

Bilyoner’in yüzde 50 ortağı Emin Hitay, Milli Piyango ihalesine Net Holding ve ABD’li Scientific Games’le birlikte katılacak. Hitay, “Kim alırsa alsın biz kazanacağız” dedi
Milli Piyango’nun ilk ihalesine Şans Oyunları Yatırım Holding A.Ş. (Turkcell ) ve DAF (Doğuş Holding/Alarko Holding /Fina Holding)- Yunan OPAP grupları katılmıştı. Ancak ihale, tekliflerin Özelleştirme İdaresi Başkanlığı’nın belirlediği 1.6 milyar dolarlık başlangıç tutarının üstüne çıkmaması sebebiyle iptal edilmişti. 27 Haziran’daki ihaleye yerli ve yabancı devler talip.

Son kazanan Bilyoner
Geçen yıl şans oyunları şirketi Bilyoner.com’daki hisse oranını yüzde 50′ye çıkaran Hitay Yatırım Holding, buradaki ortağı Çukurova Holding’le bu kez Milli Piyango’da karşı karşıya gelecek. Bilyoner’in Hitay Yatırım Holding’in büyümesinde yüzde 50 payı olduğunu belirten Emin Hitay, “Bilyoner 2013′te 840 milyon liralık ciro elde etti. Bu yıl hedefimiz 1 milyar TL. Bilyoner şans oyunlarında önemli bir platform. Milli Piyango’yu kim kazanırsa kazansın sonuçta bu platformu kullanacağı için biz yine bu ihaleden galip çıkacağız” diye konuştu.

Uçuk bir rakama gitmez
Milli Piyango’nun Türkiye’de lirayla gelir elde eden bir şirket olduğunu vurgulayan Hitay, dolardaki artış nedeniyle çok uçuk bir satış rakamı beklemediklerini anlattı. Hitay, “Şirketin 10 yıllık lisansını almak için şu anda üç grup talip. Bu artabilir. Biz de güçlü alıcılardanız. Büyük şans görmesek girmeyiz” dedi. Türkiye’de şans oyunlarına yıllık yaklaşık 13 milyar lira harcanıyor. Hitay, diğer özelleştirmeleri de takip ettiklerini vurgulayarak şöyle konuştu: “Bence sırada Jokey Kulübü var. Arkasından da Spor Toto gelir. Biz her ikisine de talip olacağız.”

http://www.sabah.com.tr/Ekonomi/2014/05/25/hitay-talih-kusunu-abdlilerle-ucuracak

Art Basel’de İkinci Yıl

Haziran 2013’te ilk kez hayata geçirdiğimiz Art Basel Sanat Fuarı gezisine, bu yıl gidecek öğrencileri belirlemek için, geçtiğimiz günlerde Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi’nin Resim ve Heykel Bölümü hocalarıyla bir aradaydım. Başvuru sayılarının arttığını görmek, geçen yıl kazanan öğrencilerin bu geziden heyecanla arkadaşlarına bahsettiklerini öğrenmek, beni, faydalı bir organizasyon başlattığım yönünde daha da motive etti. Öğrencilerin, özenle hazırladıkları dosyaları incelerken, Haziran 2012’deki blog yazımda yer alan öneriyi bir kez daha aklımdan geçirdim: “İş dünyasının koleksiyoner, sanatsever insanları veya kurumları Güzel Sanatlar Fakültesi öğrencilerine sponsor olsa… Gençlerimiz, dünyanın en büyük sanat etkinliklerine, öğrenciyken gidebilme fırsatını yakalayabilse…” Umarım seneye, benim gibi bu tip etkinlikler düzenleyen pek çok yeni sponsor iş insanı olur, daha çok gencimiz böylelikle sanat ufkunu genişletir.

mehmet-emin-hitay

Bu yıl, Art Basel Sanat Fuarı’na gidecek Mimar Sinan Güzel Sanatlar Fakültesi Resim Bölümü öğrencileri Yasem Funda Burnaz, Orhan Onuk ve Heykel Bölümü öğrencisi Yağmur Çalış’ı tebrik ediyorum. Başarılı, hevesli, öğrenmeye açık, heyecanlı, gözleri ışıl ışıl parlayan üç genç arkadaşımla dünyanın en önemli çağdaş sanat etkinliklerinden birini gezmekten büyük keyif alacağım.

Huzursuz “Cep Telefonu” Sendromu

21 Mayıs 2013 tarihinde blogumda “Apple mirasını mı harcıyor?” başlıklı bir yazı yazarak, kullandığım iPhone’dan memnun olduğum halde sadece ekran küçüklüğü nedeniyle Samsung S4’e geçtiğimi yazmış ve Apple’ın tek ve küçük ekran inadının devamı halinde pazar payı kaybına uğrayacağını belirtmiştim.

Samsung S4’le başlangıçta aramız iyiydi. Ancak zamanla senkronizasyonda bir e-mail’in “konu” (subject) kısmı ile diğer bir e-mail’in “içeriği” (e-mail body) karışmaya başlayınca, ilişkide gerginlikler başladı. Daha sonra ekranı daha da büyüterek Samsung Note3’e geçtim. Bu arada Android yazılımı da 2-3 kez güncellendi. Buna rağmen Note3’te de sorunlar devam etti. Son olarak geçen ay Endonezya’ya Note Book’umu almadan sadece Note3’le gitmiştim. Orada ne olduysa tüm e-mail’lerim bir anda silindi, “favori”lere aldığım telefon numaraları uçtu, kontaktlarımın da çoğu yok oldu. Örneğin asistanım bana SMS atıyor, ekranda telefon numarası yazıyor, ismi yazmıyor, çünkü yüzlerce kontağımın bilgisinin yanısıra asistanımın kontakt bilgileri de silinmiş. Neyse, e-mail, SMS ve telefon trafiği ile ve saat farkımız nedeniyle de sorunu iki günde çözdük.

Dönüşte buna bir çare bulmam lazım dedim. Peki ne yapacağız?

Apple tutturmuş iPhone’da sadece “baş parmak” ile telefonu kullanmamızı dikte ediyor. Apple’a naçizane tavsiyem, bundan sonraki ürünlerinde kullanıcılarına 3 seçenek sunmalarıdır: Biri şu anki ekran boyutu, ikincisi Samsung S4 ekran büyüklüğü, üçüncüsü ise Samsung Galaxy Mega veya Note3 büyüklüğü olabilir.

Apple ille de başparmak diye ısrar ederse, korkarım iPhone severler Apple’a, üstad Ara Güler’in başparmağını gösterebilirler.

Samsung ise senkronizasyon konusunda ortaya çıkan problemler nedeniyle Android işletim sistemindeki sorunların hızlı çözülmesi için daha fazla gayret göstermeli veya bu problem Android işletim sistemi değil de kendi donanımlarındaki yazılımlar kaynaklı ise acilen çözmelidir. Bunun dışında gayet iyi gidiyorlar. Note Book ve evdeki televizyonum hep Samsung.

Ben ne yaptım? Mantığım hem ekran büyüklüğü ile işimi görecek, hem de senkronizasyonda problem çıkarmayacağını düşündüğüm bir cep telefonu ve işletim sistemini biraraya getirdi ve çok eski bir dosta yeniden merhaba diyerek Nokia Lumia 1520 aldım.

Senkronizasyon problemimiz şimdilik hiç yok, olacağını da düşünmüyorum. Çünkü Windows işletim sistemleri konuşacak. Ekran büyüklüğü tam istediğim gibi, raporlar ve tabloları rahat okuyabiliyorum.

Nokia Lumia 1520’yi aldığım günün akşamı eve geldiğimizde eşime gösterdim. Duvardaki 65 inch Samsung televizyonu gösterip, “bunun ekranı daha büyük” dedi. Oğlum dahil ailecek kahkahalarla güldük.

Microsoft’un Nokia’yı alışı ile ve yeni cihazlarla Nokia’nın yeniden yükselişe geçtiğini söyleyebilirim. Telefon, dizaynı ile gerçekten şık. Windows Phone’u ise işletim sistemi olarak sevdim. Sadece mahremiyete özen önemli. Örneğin size bir SMS geldiğinde masanın üzerindeki telefon ekranı açılıyor ve SMS içeriği ile birlikte okunabiliyor. Bu doğru değil, seçenekli olmalı, istemeyen kullanıcı görmemeli. Neredeyse tablet büyüklüğünde telefon. Telefonu masanın üzerine bıraktığınızda etrafınızdakiler gözucu ile de olsa sizin iletişimlerinizi eğer siz istemiyorsanız görememeliler. Ekranı kendinizin dizayn edebilmeniz güzel. Uygulama simgelerini 3 değişik boyutta ekranda istediğiniz gibi dizayn edebiliyorsunuz. Sevdim…

Bu gidişle dünyada ilk üçün savaşı kızışacak gibi görünüyor.

Hadi bakalım Nokia, tekrar hoşgeldin hayatımıza. Biri başparmak diye tutturmuş, diğeri senkronizasyon sıkıntısı yaşarken at deparını.

Dünya Gazetesi ile Milli Piyango İhalesini Konuştuk

Bir yerli ve bir yabancı yatırımcıyla birlikte Milli Piyango ihalesine girmeyi planlayan Hitay Yatırım Holding’in yüzde 50 hissesine sahip olduğu elektronik şans oyunları platformu Bilyoner.com da ihaleyle ilgileniyor.

YILDIZ TAŞDELEN ERLİ

m-eminhitay
Bilgi teknolojileri, finansal hizmetler, ödeme sistemleri, online araştırma, savunma ve güvenlik sektörlerinde faaliyet gösteren Hitay Yatırım Holding, önümüzdeki aylarda gerçekleştirilecek Milli Piyango İdaresi’ne ait şans oyunlarının 10 yıllık lisans verilmesi suretiyle özelleştirilmesi ihalesine girecek.

Holding, bir yerli ve bir yabancı yatırımcıyla yer aldığı konsorsiyumla, ertelenen ihalede yer alacak. Holdingin, Çukurova Grubu’ndan geçen yıl aldığı yüzde 30 hissenin ardından hisse oranı yüzde 50’ye ulaşan elektronik şans oyunları platformu Bilyoner. com da Milli Piyango ihalesiyle ilgileniyor.

Özel sektörde bilgisayar programcısı iken maaşlı bir işte çalışmayı istemeyip “işadamı olmak istiyorum” diyerek 1980 yılında girişimciliğe soyunan Emin Hitay, girişim sermayesi alanında Türkiye’nin önde gelen yatırımcılarından biri… Sultanhamam’da tekstil alanında faaliyet gösteren babasının bir tanıdığının bazı işlerini kendisine out source (dış hizmet alımı) etmesiyle 1988 yılına kadar tekstil sektöründe faaliyet gösteren Hitay, 1988 yılında kurduğu şirket ile Türkiye’yi ‘barkod’ kavramıyla tanıştırdı. Bilişimin ve teknolojinin çeşitli alanlarında marka yaratan ve holdingleşen Hitay’ın markaları arasında Teknoser, Dorinsight ve bünyesinde faaliyet gösteren Napolyon.com, Arena Faktoring, 2nokta ve Exim bulunuyor.

Yüzde 30’luk büyümeyle 2013’te 535 milyon lira konsolide ciro elde eden Hitay Yatırım Holding, bu yıl yüzde 90 büyüme ve 1 milyar liralık ciroya ulaşmayı hedefl iyor. Emin Hitay, 2011 ve 2012’de bütün yatırımlarını bitirdiklerini, bundan sonra şirketlerinin hızlı büyüyeceğini, 2013’teki yüzde 30’luk büyümenin de bunu gösterdiğini kaydetti. Bu yıl için hedefledikleri yüzde 90’lık büyümenin yarısının Bilyoner.com’dan geleceğini ifade eden Hitay, daha da büyütecekleri 7 şirketinden 2’sini önümüzdeki 3 yıl içerisinde satmayı planladıklarını söyledi.

Dövizdeki artış ihalenin dolar bazındaki fiyatını düşürür

Emin Hitay, bir yerli ve şans oyunları alanında da faaliyet gösteren bir yabancı yatırımcıyla Milli Piyango ihalesine gireceklerini belirterek, ihale için daha önce 1.5- 2 milyar dolar arası rakamların konuşulduğunu, dövizdeki artıştan dolayı bu rakamlara ulaşmanın zor olduğunu vurguladı. Hitay, “Milli Piyango’dan kazanılacak para TL’dir, yani dolar kazanmıyorsunuz. Dolar 1.90’dan 2.20’lere çıktı. Dövizdeki artış, Milli Piyango’nun dolar bazında fiyatını düşüren bir faktör olacaktır “ diye konuştu.

İhaleyi kazanırsak çok derin bir planımız var

İhaleye tek bir firmanın katılması ya da devletin istediği fiyata ulaşamaması halinde ihalenin iptal edileceği öngörüsünde bulunan Hitay, “İhaleyi kazanırsak çok derin bir planımız var” dedi. Hitay, Milli Piyango ihalesini alacak şirket ya da konsorsiyumun, 2 milyon aktif üyesi bulunan Bilyoner.com’u bir bayisi olarak mutlaka kullanacağını düşündüğünü de bildirdi.

At yarışlarının özelleştirilmesiyle de ilgileniriz

Emin Hitay, Türkiye’de şans oyunları pazarının büyüdüğünü ifade etti. Devletin şans oyunları pazarından çıkma kararını “doğru” olarak değerlendiren Hitay, özelleştirmelerin bir an önce yapılması gerektiğini söyledi. Hitay, “At yarışları ile de ilgileniriz” dedi.

Kaynak: Hitay, Milli Piyango ihalesine çift koldan talip – Dünya gazetesi –

http://www.dunya.com/hitay-milli-piyango-ihalesine-cift-koldan-talip-220921h.htm

 

Hedef 1 Milyar TL…

Hitay Yatırım Holding için 2013 güzel bir yıldı. 2014 hedefimiz 1 Milyar TL.

2013 hedefimizi 505 milyon TL olarak belirlemiştik. 2013’ü hedeflerimizin de üzerinde 535 milyon TL ciro ile kapattık ve yaklaşık yüzde 30 büyüdük. Bu başarı; elbette iyi bir ekip olmanın, aynı hedefe doğru koşmanın bir sonucu. Ekip arkadaşlarımın her birine tek tek teşekkür ediyorum. Gösterdikleri yüksek performans ve özveri için…

2013 yılının bir diğer önemli gelişmesi de Bilyoner.com’daki yüzde 20 olan hissemizi, yüzde 50’ye çıkarmamız oldu. Türkiye’nin ilk ve lider online spor ve şans oyunları platformu olan Bilyoner.com, başarı grafiği her daim yükselişte olan bir şirket…

Ve 2014 için de tam yol ileri diyoruz. Hedefimiz büyük, inancımız tam.

emin-hitay-bilyoner

Dünya Ekonomi TV – Tekno Strateji Programı

4 Aralık 2013 Salı günü Dünya Ekonomi TV’de yayınlanan, Tekno Strateji programında Murat Yıldız’ın konuğu oldum. Hitay Yatırım Holding ve grup şirketlerimizin yanı sıra; sosyal medya, internet ve teknolojiyi de konuştuğumuz keyifli bir sohbet gerçekleştirdik.

Star Gazetesiyle Girişimciliği ve Grup Şirketlerimizi Konuştuk

‘İddaa’, ‘napolyon’ ve ‘bilyoner’ gibi markaların yaratıcısı Emin Hitay, önce markaları oluşturuyor, sonra değer kazandırarak satıyor. Bilgi teknolojileri, finansal hizmet, ödeme sistemleri, online araştırma ve gayrimenkul alanlarında çalışan Hitay, yeni markalar yaratmak için çalışıyor.

Sultanhamamlı bir babanın oğlu olarak ilk işinde tekstilciliği seçen Emin Hitay, 8 yıl bu işi yaptıktan sonra kendi işinin patronu oldu. Girişim sermayesi alanında Türkiye’nin önde gelen yatırımcılarından olan Emin Hitay, 1988 yılında kurduğu şirketi ile Türkiye’yi ‘barkod’ kavramıyla tanıştırdı. İddaa ve ‘napolyon.com’ gibi markalar onun eseri… Bilişimin ve teknolojinin çeşitli alanlarında marka yaratan ve holdingleşen Hitay, bugün bilgi teknolojileri, finansal hizmetler, ödeme sistemleri, online araştırma ve gayrimenkul sektörlerinde Hitay Yatırım Holding çatısı altında faaliyetlerini sürdürüyor. ‘Napolyon.com, Dorinsight, Arena Faktoring, Teknoser, Bilyoner.com, Turkey Sotheby’s International Realty, 2nokta ve Exim’ Hitay Yatırım Holding’in markaları arasında yer alıyor.

mehmet-emin-hitay
– 11 şirketi bünyesinde barındıran bir ‘teknoloji holdingi’i yönetiyorsunuz… Faaliyetlerinizi anlatır mısınız?

“dorinsight.com”; on-line araştırma firmamız. Yurt dışında çok kullanılan bu yöntem, Türkiye’de de gelişecek. Profilli 1 milyon 200 bin ‘napolyon.com’ üyemiz var. Bu birikim bizim için avantaj oldu. Bu alanda pazar lideriyiz. Teknoser’de saha hizmeti olan, bakım onarım işleri yapan bir firma. Özel ve kamuda sistem entegrasyonu işlerini bu şirkette yapıyoruz. POS’ların saha hizmetini, 250 bin parça elektronik donanımın bakımını yapıyoruz. Bu alanda bağımsız olan en büyük firma biziz. Çok hızlı büyüyoruz. 2012’de 80 milyon lira olan cironun 2013’te yüzde 100 büyüyeceğini öngörüyoruz. Savunma ve güvenlik çözümleri şirketimiz ‘Exim’ var. Çelik yeleklerden pasaport basımı yapan makinelerin temini, yeni kimliklerle ilgili hammadde temini gibi tüm güvenlikli işlerde biz varız. Kamu ağırlıklı özel sektöre de çalışıyoruz. Faktoring işi yaptığımız ‘Arena’ var. ‘2 nokta’ şirketinde 2011 yılından bu yana ödeme sistemleriyle ilgili çalışmalar yapıyoruz. Orada POS makinelerine yazılım yaparak satıyoruz. Lüks emlakta aracılık yaptığımız Sotheby’s şirketimiz var. ‘Billioner.com’da da yüzde 20 hissem var. Orası da 1.5 milyon üyenin olduğu on-line bahis ve şans oyunları sitesi.

– Lüks konut projelerine talep hiç de az değil. Bu ne kadar daha devam eder?

Türkiye ekonomisi büyüyor ve insanların da geliri yükseliyor. Emlak da dahil lüks mallara talep artıyor. Piyasa daha da büyüyecek. Lüks konut genel gayrimenkul içerisinde yüzde 5’lik bir yer tutuyor. Türkiye’deki lüks konutların metrekare fiyatları 25 bin dolara kadar çıkabiliyor. Bu fiyatlar Londra, Paris, New York ile yarışabilecek duruma geldi.

– Bugüne kadar oluşturduğunuz hangi markaları sattınız?

İddaa; spor bahis platformu. Nisan 2001 tarihinde Turkcell, Intralot ve Hitay tarafından Inteltek unvanıyla kuruldu. Bu girişimin sonucunda firmanın hızlı büyümesi sonrası Inteltek’teki yüzde 20’lik payı Yunan Intralot’a satma kararı aldık. Planet Elektronik şirketindeki yüzde 100 payın tamamını ise 2007’de Fransız Ingenico’ya sattık.

– Holding patronusunuz ama ‘girişimci işadamı’ deyince ilk akla gelen isimler arasındasınız…

İlk şirketimi 22 yaşındayken kurmuştum. 1980 yılında iş hayatına fiilen atıldım. 30 yılda 30 şirket kurdum. Bazıları hâlâ devam ediyor, bazılarını kapattık, bazılarını sattık. Ben değer yaratmayı seviyorum. Sıfırdan bir işi yaratıp ona belli bir değer kattıktan sonra satıyorum. Bir şirket kurduysam mutlaka satılabilir olmalı. Bir işi başlatmayı ve sonrasında onu belli bir seviyeye getirmeyi seviyorum.

– Bu işler kolay olmuyordur…

33 yıldır iş hayatındayım, bu kadar zamanda birçok olay yaşadık. Düştük, kalktık, yaralandık… Dışarıdan bakıldığı gibi kolay değil. Zorluklarla, türlü sorunlarla mücadelye ettik. Büyüyerek ayakta kalmayı başardık, bu da gerçek bir survivor olmayı gerektiriyor. İniş çıkışların, krizlerin olduğu bir ekonomide ayakta kalmak zaten beceri.

– Sürekli yatırım yapıyorsunuz. Bundan sonraki hedeflerde neler var, yeni alanlar mesela…

Sürekli yatırım yapıyoruz. İnsan kaynağı gücümüzü bin kişiye çıkardık. Son 7 yılda yaptığımız yatırımlarla hem istihdam, hem de ciro bazında yüzde 400’ün üzerinde bir büyüme kaydettik. Bundan sonra da yakın zamanda farklı bir alanda çalışmaya başlayacağız. Yeni bir sektöre girmeyi planlıyoruz ancak bunu açıklamak için henüz erken.

– Teknolojiye merakınız olmasa bu işler de olmazdı, bu ilgi nereden geliyor?

Ege Ünivesitesi’nde işletme okudum, sistem operatörü olarak çalıştım. O zamanlar bilgisayar, bilişim bilinen bir alan değildi. Üniversitelerin bilgisayarla ilgili bölümleri yoktu. Bir yıl programcılık yaptım. Girişimci olmaya 22 yaşında karar verdim. Teknolojiye bu şekilde adım attım.

– Başka bir iş yapmadınız mı?

1980’li yıllarda 8 yıl tekstil işiyle uğraştım. İplik toptancılığı, kumaş üreticiliği, fasonculuk yaptım. Türkiye’de birkaç bilgisayar firmasının olduğu dönemlerdi… Bilgisayarın olduğu kurumlar parmakla sayılıyordu. O dönem IT sektörüne adım attım. Otomatik tanıma, veri toplama sistemleri dediğimiz barkod okuyucu, yazıcı, radyo frekanslı terminalleriyle otomasyonlar yaptık. Sattığımız ürünlerin bakımını yapmak için bir firma kurduk. Bunun ardından başka şirketler de geldi.

– Cironuz…

418 milyon lira ciromuz var bu rakamı, bu yıl sonunda 505 milyon liranın üzerine çıkarmayı hedefliyoruz.

Katma değerli ürünler üretirsek ekonomi rahatlar

Türkiye bir sıkıntı içerisinde olursa bunu herkes yaşar. Ciddi bir ekonomik büyüme yaşayan Türkiye’de tüketim artmaya başladı, lüks olmayan tüketimin yanı sıra lüks tüketim de arttı. Türkiye, enerjisinin yüzde 40’ını doğalgaz çevirim santrallerinden elde ediyoruz. Biz bunu ithal ediyoruz. Rusya, İran ve Cezayir’den alıyoruz. Enerji yatırımları yapılıyor ama termik santrallerde ithal kömür kullanılıyor, çünkü bizim kömürümüz düşük değerli. Katma değerli ürünler üretip oradan kazanç sağlamalıyız, bu da ancak devlet politikası ile olur.

‘Beşten şaşma, altıyı aşma’

Hep orta karar bir öğrenci oldum. Benim durumumu ‘beşten şaşma, altıyı aşma’ diye özetlemek mümkün. Lise son sınıfta cebir ve geometri zayıf geldi karneye. O iki ders zayıf gelince, o sene sınıfta kalacağımı, üniversiteye de gidemeyeceğimi düşündüm. Bu yüzden de üniversite sınavına hiç hazırlanmadım. Geçeceğime inanmasam da bütünleme sınavlarına girdim. Cebirden 7, geometriden 3 aldım. O sene de Milli Eğitim Bakanlığı ilk kez bir karar aldı. Tek dersten kalan tüm öğrencileri, öğretmenler kurulu kararıyla geçirdiler. Bir sene daha okuyacağım lisede derken, bir baktım mezun olmuşum. Üniversite sınavına girdim, Ege Üniversitesi İşletme Fakültesi’ni kazandım.

Kaynak: Önce markalaşıyor sonra büyütüp satıyor – Röportaj – Star Gazete http://www.star.com.tr/roportaj/once–markalasiyor-sonra-buyutup-satiyor-haber-795680/