Capital Röportajı (Temmuz 2010)

Ailenizde sizden önce girişimciler var mıydı? Siz ailenin ilk girişimci ismi mi oldunuz? Ailenizde girişimcilerin olması sizin girişimci olmanızı ne yönde etkiledi, girişimciliğinize ne tür katkılar sağladı?
Rahmetli babam Eyüp Hitay, uzun yıllar boyunca Sultanhamam’da ticaretle uğraştı. O dönemde Sultanhamam, tekstil ticaretinin en önemli merkezlerinden biriydi. Kendisi de işinde başarılı, saygın ve deneyimli bir tüccardı. Bugünden o yıllara baktığımızda, girişimcilik de elbette farklıydı. Bugün olduğu gibi, büyük hedefleri olan, büyümek, dünyaya açılmak vb. isteyen girişimci sayısı da azdı… Babam da daha mütevazı yaşayan, iş konusunda büyük hedefleri olmayan bir işadamıydı. Biz beş kardeştik. Ailede benim dışımda girişimci olmayı seçen başka kimse olmadı. Fakat yaşadığımız talihsiz bir olayın, beni girişimciliğe daha erken yönlendirdiğini söyleyebilirim. İzmir’de üniversite eğitimim devam ederken, babamı ani bir şekilde kaybettik. Ben de o dönemdeki ekonomik koşullar nedeniyle 19 yaşında çalışmaya başladım. Üniversite hayatım boyunca, Ege Üniversitesi Hesap Bilimleri Enstitüsü’nde (Şimdi Ege Üniversitesi Bilgisayar Mühendisliği Bölümü) sistem operatörü olarak, 3 yıl çalıştım. Bu erken deneyim, hayatımda ne yapmak, nerede olmak istediğim konusunda ufkumu açtı. İlk şirketimi kurduğumda, 22 yaşındaydım.

Sizi kendi işinizi kurmaya iten ana motivasyon kaynaklarınız neydi? (Patron olmak, daha iyi bir gelir elde etmek, hayallerinizi gerçekleştirmek vs)
Ben, hiçbir zaman, bir yere bağlı olarak yaşamak istemedim, özgürlüğü tercih ettim. Bunun bana göre olmadığını çok erken gördüm. İyi bir kariyer, iyi bir gelir, kuralları baştan, başkaları tarafından çizilmiş bir hayat… Bunlar hiçbir zaman beni motive etmedi. Kısa süren ilk işimden istifa ederken, aklımda ne iş yapacağım konusunda bir fikir yoktu. Birikimim de yoktu. Ama kendime güveniyordum. Ben fırsatları görmeyi, üzerine gitmeyi, sıfırdan bir işi inşa etmeyi, büyütmeyi, zorluklarla mücadele etmeyi seviyorum. Standart bir düzende, standart bir işle meşgul olamam. 30 yıl önce de düşüncelerim böyleydi. Bugün de aynı… Uzun yıllar boyunca, aynı şirketleri yönetmeyi de sevmem, bu bana heyecan vermiyor. Bu nedenle hayatım boyunca, girişimciliği ön planda tuttum. Yeni işler kurdum, onlara yatırım yaptım, risk aldım, büyüttüm ve değerli hale geldiklerinde de sattım. Şirketlerimle hiçbir zaman duygusal bir bağ kurmadım. Doğru zamanda, doğru yatırımlar yapmayı tercih ettim. Bugün de kurumsal girişim sermayesi alanında faaliyet göstermemizin nedeni tamamen budur.

Eğitim durumunuz nedir? Okul hayatınız boyunca nasıl bir öğrenciydiniz?
Ben Kabataş Erkek Lisesi’nden sonra Ege Üniversitesi İşletme Fakültesi Pazarlama Bölümü’nde okudum. Lisedeyken en yüksek notları alan öğrencilerden biri değildim, ders çalışmayı çok sevdiğim söylenemezdi. Ama iyi öğrencilerden biriydim, her şeyi derste dinler ve öğrenirdim. Biraz haşarılık da vardı tabii… Hatta derste bir öğretmenimize yaptığım küçük bir şaka nedeniyle son sınıfta bütünlemeye kaldım. Nasıl olsa bir yıl daha okuyacağım diye düşünerek, üniversite sınavını ciddiye almadan girdim ve Ege Üniversitesi’ni kazandım. O sırada MEB tarihinde ilk kez bir af çıkardı ve ben mezun oldum… Bu kez ‘Bir yıl okur, İzmir’de akrabalarımızın yanında biraz vakit geçirir, tekrar sınava girer, Boğaziçi Üniversitesi’ni kazanırım’ diye düşünüyordum. Babamı erken kaybedince tüm planlarım değişti… Üniversite eğitimim sırasında ise üstün başarı gösterdim, çok çalıştım, okulu erken bitirdim.

Girişimci olmadan önce profesyonel çalışma hayatında yer aldınız mı, aldıysanız kaç yıl yer aldınız?
Üniversite eğitimim sırasında, 1976’da sistem operatörü olarak bilişim sektörüne adım attım.
Bilişimin geleceğin sektörü olduğunu düşürüyordum. Artık bir devlet memuruydum. Sabah okula gidiyor, öğleden sonra işe gidip gece yarısına kadar çalışıyordum. Derslerimde de çok başarılıydım. Çoğu dersten sınavlarda A alarak 2,5 yılda, kredi sistemi olan okulumuzdan mezun olacak seviyeye geldim. Fakat tez ve devrim tarihi için 1,5 yıl beklemem gerekiyordu. Bu 1,5 yılı farklı programlama dillerini öğrenerek geçirdim. Beni Ankara ve İstanbul’a kurslara gönderdiler, sertifikalar aldım. Deli gibi çalışıyordum, öğrenmeyi çok istiyordum.
İzmir’den İstanbul’a döndükten sonra, Silkar Holding’e bağlı Silkar Elektronik Bilgi İşlem Merkezi’nde (SEBİM) çalışmaya başladım. Bu şirket, hem Silkar Holding’e bilgi işlem konusunda destek veriyor hem de başka şirketlere servis büro tarzında hizmet veriyordu. Tabii o zaman yapılan işler, bugünkülerle kıyaslanamaz; muhasebe kayıtları, defterlerin bilgisayara geçirilmesi, bilgisayardan print alınması, bordroların basılması vb. Aldığım ilk iş Basf-Sümerbank projesiydi. Bir yıla yakın çalıştım ve projeyi bitirdim. Sonra ikinci projeyi verdiler, ama ben onlara cevap olarak istifa edeceğimi söyledim. Hangi alanda, ne yapacağımı bilmesem de girişimci olmak istiyordum.

Profesyonel hayatta edindiğiniz deneyimler işinizi kurmanızda size nasıl yardımcı oldu?
Dört yıllık kariyer, her şeyden önce, 22 yaşına geldiğimde hayattan ne beklediğim konusunda çok net bir fikre sahip olmamı sağladı. Ben, girişimci olmak isteyen herkesin, öncelikle kısa bir süre de olsa profesyonel hayatta deneyim sahibi olması gerektiğini düşünüyorum. Bu, girişimcilik döneminde yapacağınız hata risklerini azaltan, çok önemli bir süreç… Kendinizi daha iyi tanıyorsunuz. Doğru bir yerde, doğru insanların yanındaysanız, vizyonunuzu güçlendiriyorsunuz.

Bugünkü işinizden önce kaç iş kurdunuz?
Teknoloji Holding bünyesinde, Türkiye’de kendi alanında pazar açan, yeni bir sektör yaratan pek çok iş fikrini hayata geçirdik, büyüttük… Bazıları çok başarılı oldu. Bazıları deneme niteliğindeydi, riskleri ya da pazar koşullarındaki olumsuzlukları gördüğümüzde vazgeçtik…

Bunlardan ilki barkod sistemlerini Türkiye ile tanıştırdığımız Exim oldu. 1988’de Türkiye’de PC bile henüz tanınırken, dünyada yeni gelişmeye başlayan bir sektörü Türkiye’de ilk kez biz hayata geçirdik. Bu niş bir alandı ve çok hızlı büyüdük. Exim ile şirketleri, depo otomasyonu, mobil satış, dağıtım otomasyonu gibi uygulamalarla tanıştırdık. İlerleyen yıllarda, Exim’de sattığımız tüm donanım ürünlerinin servis, bakım ve kurulum gibi hizmetlerini departman yapısından çıkararak, Teknoser’i kurduk. Teknoser, daha sonra Türkiye’nin en geniş ağa sahip, en büyük servis şirketlerinden biri oldu. Ardından, ödeme sistemlerinde dünyanın en büyük şirketlerinden biri olan Ingenico’nun Türkiye distribütörlüğünü aldık ve Planet’i kurduk. Kredi kartı pazarının büyüyecek olması, bizim önceden gördüğümüz ve yatırım yaptığımız bir işi yarattı. Mobil POS gibi uygulamaları Türkiye’de ilk kez biz uyguladık. Yazılım ve Ar-Ge tarafımız güçlendirdik… POS konusunda, Türkiye’nin en büyük şirketi olan Planet böyle büyüdü…

Türkiye’de hayata geçirdiğimiz en önemli projelerden biri de hiç farklı kuşkusuz, İddaa oyunu oldu. Bu fırsatı gördük, Türkiye’de hayata geçirmek için, yanımıza bu konuda dünyanın en hızlı büyüyen ve en başarılı şirketlerinden olan Yunanlı Intralot’u ve Çukurova Holding’i aldık. Teknoloji Holding’in yüzde 20, Intralot’un yüzde 25 ve Turktel’in yüzde 55′lik ortaklığıyla 2002′de İnteltek kuruldu. Cirosu milyar dolarlara ulaşan bir iş doğdu.

Daha sonra, İnteltek’teki hisselerimizi ve Planet’i doğru zamanda, iyi bir değer ile satarak, girişimciliğe devam ettim. Hitay Yatırım Holding çatısı altında, Arena Faktoring’i kurduk. Türkiye’nin ilk izinli pazarlama sitesi Napolyon’u, Türkiye’nin en büyük online araştırma şirketi DORinsight’ı kurduk. Türkiye’nin ilk resmi online spor ve bahis platformu Bilyoner.com’da da hissedarlığım devam ediyor. Türkiye’nin lider saha servis şirketi Teknoser de bünyemizde faaliyetlerine devam ediyor.

İlk işinizi kurduğunuzda hedefleriniz hayalleriniz nelerdi? Ekonomik olarak nasıl bir durumdaydınız?
İlk iş kurarken, hayalim elbette büyümekti. Kendime güveniyordum ve bunu yapabileceğimi biliyordum. Kolay olmayacağını da biliyordum. Cebimde sermaye de yoktu. Sıfırdan başladım. Kendime inandım. En önemlisi de bu…

Sizce size başarıyı getiren hangi özellikleriniz oldu? Başarıyı getiren karakter özelliklerinizin yanında hangi gelişmeler oldu? Sadece birkaç kelimeyle özetlemeniz de yeterli olacaktır… 
Dünyaya açık yaşamak, değişimi izlemek, onun içinde olmak, güçlü ve kararlı durmak, mücadele etmek, kendine inanmak… Girişimcilik, her şeyin mucizevi bir şekilde başarıya ulaştığı öyküler değildir. Ama onları okurken, böyle bir duyguya kapılırız… Herşeye sıfırdan başlamanın, adım adım ilerlemenin, aynı zamanda büyük zorlukları vardır. Bunlara karşı motivasyonunuz hep yüksek olacak! Ben, her zaman, her koşulda motivasyonumu yüksek tuttum. Daima kendime inandım. Bir de yerimde durmayı hiç sevmedim. Her zaman dünyayı takip ettim, sürdürülebilir işlere yatırım yaptım, gelecek görmediklerimden uzaklaştım. İşimle duygusal bağ kurmadım, gerçekçi davrandım. Şirketlerim en yüksek değere ulaştığında, doğru zamanlarda sattım. Elbette hatalarım da oldu. Ama bugün geriye dönüp baktığımda, geldiğim noktayı düşündüğümde, doğrularımın yanlışlarımdan çok daha fazla olduğunu görüyorum.