Hayat bazen bir nefes almayı, günlük rutinin dışına çıkmayı hak ediyor. Meksika’ya yaptığım bu yolculuk da tam olarak bunu sağladı. Renklerin, kokuların, tarih ve sanatın iç içe geçtiği bu ülke, bana sadece yeni yerler değil, bambaşka bir dünyanın kapılarını da açtı.
Mexico City – Zocalo, Frida Kahlo Müzesi, Teotihuacan Tapınakları
Meksika’nın kalbinde yer alan Zocalo Meydanı, sadece bir şehir meydanı değil; tarih, sanat ve kültürün bir araya geldiği dev bir açık hava müzesi. Diego Rivera’nın duvar resimlerini görmek, adeta geçmişe yolculuk yapmak gibiydi. Bu fresklerde Meksika’nın devrimci ruhunu, halkın gücünü ve tarih boyunca çekilen acıları hissediyorsunuz.
La Casa Azul, yani Frida Kahlo’nun evi, sadece bir müze değil; onun ruhuyla dolu bir alan. Bu evde dolaşırken Frida’nın hem cesur hem de kırılgan yönlerini hissediyorsunuz. Bahçesindeki kaktüsler ve rengarenk çiçekler arasında otururken onun hayata olan direncini anlamak mümkün. Gidenlere tavsiyem: Mavi Ev’e gitmeden önce Frida Kahlo’nun biyografisini izleyin ya da bir kitabını okuyun. Böylece gördüğünüz her detay, daha anlamlı hale gelecek. Ayrıca, evin yoğunluğundan kaçınmak için sabah erken saatlerde gitmenizi öneririm. Ve evin bahçesinde biraz zaman geçirin; bu huzurlu alanı aceleye getirmeyin.
Ardından Mexico City’den biraz uzaklaştım ve Teotihuacan Tapınaklarına doğru yola çıktım. Güneş ve Ay Piramitleri’nin ihtişamı karşısında büyülenmemek elde değil. Bu antik şehir, Orion Takımyıldızı ve gezegenler ile olan muhteşem uyumuyla gökyüzü ve yeryüzü arasında bir köprü gibi.
Merida – Chichen Itza ve Chicxulub Krateri
Merida, Meksika Yucatan yarımadasının başkenti; Chichen Itza ve Chicxulub Krateri, Meksika’nın Yucatan Yarımadası üzerinde yer alan iki önemli bölge.
Chichen Itza, Meksika’nın Yucatan Yarımadası’nda yer alan, antik Maya uygarlığının en büyük ve en etkileyici şehirlerinden birisi. UNESCO Dünya Mirası Listesi’nde yer alıyor. Bu arkeolojik alan, sadece bir antik şehir değil; astronomi, mimarlık ve sanatın mükemmel bir birleşimi olan bir kültür merkezi. Chichen Itza’da en dikkat çeken yapı ise Kukulkan Piramidi (diğer adıyla El Castillo). Bu piramit, Maya uygarlığının bilim, sanat ve mühendislik alanındaki inanılmaz bilgilerini sergileyen eşsiz bir yapı. Piramitin her bir cephesinde 91 basamak bulunuyor ve tepe platformuyla birlikte toplamda 365 basamak ediyor; bu da bir yılın gün sayısını temsil ediyormuş. Kukulkan Piramidi’nin gölgelerinde yürürken Maya uygarlığının bilime ve sanata olan hakimiyetine hayran kalmamak mümkün değil. Her detay, bir mühendislik harikası.
Tavsiyem, buraya gelirken mutlaka rahat ayakkabılar giyin ve su şişenizi yanınıza alın. Güneş oldukça yakıcı olabiliyor. Ben yapamadım ama eğer zamanlamayı ayarlayabilirseniz, bahar ya da sonbahar ekinoksunda piramidin gölgelerinin bir yılana dönüşmesini izleyebiliyormuşsunuz.
Chicxulub Krateri ise en etkilendiğim yerdi. 65 milyon yıl önce 160 km çapında bir göktaşı, yarısı karada yarısı denizde geniş bir alana çarpınca tüm dünyadaki canlı, bitki ne varsa %75’i yok oluyor, aylarca güneş yüzü göremiyor dünya. Dinazorlar da bu dönemde ortadan kalkıyor. 2 milyon yıl önce göktaşının çarpmasıyla batan kara bölümü su yüzüne tekrar çıkıyor ve Cenotes adı verilen mağaramsı yeraltı göletleri oluşuyor.
Chichen Itza da, Chicxulub Krateri’nin etkilediği bu jeolojik yapıların üzerinde inşa edilmiş. Bölgede cenote'lerin bulunması, antik Mayalar için burayı kutsal ve yaşanabilir kılmış. Cenote kelimesi zaten, Mayaların "dzonot" veya "ts’onot" kelimesinden geliyormuş ve "kutsal kuyular" anlamında kullanılıyormuş. Mayalar, cenoteleri su kaynakları olarak kullanmanın yanı sıra, bazılarını kutsal ritüeller ve törenler için tapınma yerleri olarak görürlermiş. Bu doğal göletlerde yüzmek, doğanın nasıl yeniden hayat bulduğuna tanıklık etmek gibi.
Daha yakın tarihe baktığımızda ise; bir zamanlar İngiltere ve Fransa’ya borcunu ödeyemeyen Meksika, İngiltere ile ödeme için borç yapılandırması yapıyor, fakat Fransa tarafında Napolyon kabul etmeyip Meksika’nın başına bir yakınını imparator olarak atıyor. Bir kaç yıl içinde Meksikalılar Fransız ordusunu yenip İmparatoru öldürüyorlar, eşini de Fransa’ya gönderiyorlar. İmparatoriçe bu Cenotes’de suya girdiği için anısına resmini koymuşlar:
Tulum – Casa Malca ve çevresi
Son durağım olan Tulum, bu seyahatin huzur dolu kapanışını yaptı. Beyaz kumlu plajları, turkuaz renkli denizi ve bohem havasıyla insanı hemen içine çekiyor. Konakladığım Casa Malca Oteli, yalnızca bir otel değil, aynı zamanda bir sanat galerisi gibi. Pablo Escobar’a ait olduğu iddia edilen bu malikanenin, günümüzde modern sanat eserleriyle dolu bir yaşam alanına dönüştürüldüğünü bilmek oldukça ilginç. Oteldeki eserler, doğayla iç içe tasarımla birleşerek ziyaretçilere ilham verici bir atmosfer sunuyor. Burada Salvador Dalí’ye ait heykellerden çağdaş sanatçıların tablolarına kadar pek çok eseri görmek mümkün.
Tulum’un kendine özgü havası, dünya çapında sanatçıları, yogacıları ve doğa tutkunlarını kendine çekiyor. Şehirdeki butik mağazalar, el yapımı takılar ve tekstil ürünleriyle dolu. Ayrıca, sürdürülebilirlik ve doğaya saygıyı ön planda tutan restoran ve kafeleriyle, modern yaşamın stresinden uzaklaşmak için adeta bir kaçış noktası.
Viva la Vida!
Bu yolculuk bana hayatı kutlamanın ne kadar önemli olduğunu bir kez daha hatırlattı. Meksika, sadece gezilecek bir yer değil; hissettiğiniz, dokunduğunuz ve yaşadığınız bir deneyim. Bu seyahat beni sadece dinlendirmekle kalmadı, aynı zamanda kültürel ve tarihi açıdan da zenginleştirdi. Eğer hayatınıza biraz renk, biraz cesaret ve biraz da tutku katmak istiyorsanız, Meksika’yı görülmesi gereken yerler listenize ekleyin. Viva la Vida!
Hayat bazen bir nefes almayı, günlük rutinin dışına çıkmayı hak ediyor.
Geçtiğimiz hafta, mezunu olmaktan her zaman gurur duyduğum Kabataş Erkek Lisesi'nde, Girişimcilik Atölyesi kapsamında genç kardeşlerimle bir araya gelme fırsatı buldum.
Yeni bir yılı birlikte karşılamanın heyecanını yaşadığımız yılbaşı etkinliklerimizde, Hitay Holding ailesinin uzun yıllardır bir parçası olan kıymetli çalışma arkadaşlarımızla bir araya gelmek, benim için tarif edilemez bir mutluluk ve gurur kaynağıydı.