Özbekistan’da bu yıl ilki düzenlenen ve uzun zamandır kapılarını açmasını beklediğim Buhara Bienali, “Recipes for Broken Hearts / Kırık Kalpler İçin Reçeteler” temasıyla başladı. Bienal için önce Özbekistan’ın başkenti Taşkent’e geldik; Taşkent temiz ve düzenli bir şehir, insanları kibar ve yardımsever; geleneksel Türk misafirperverliği burada da geçerli.

Burası Hz. İmam külliyesi:

Sonrasında Özbekistan sanat galerisinde Ural Tansykbayev’in 120. Doğum yılı anısına düzenlenen sergiyi ziyaret ettik.

Buhara Bienali Cumhurbaşkanlığı İdaresi Yaratıcı Ekonomi ve Turizm Dairesi Başkanı ve Özbekistan Sanat ve Kültür Geliştirme Vakfı (ACDF) Başkanı olan Gayane Umerova direktörlüğünde ve Sanat Direktörü Diana Campbell küratörlüğünde gerçekleşti. Buhara Bienali, Recipies for Broken Hearts (kırık kalpler için reçeteler) başlığıyla, Özbekistan Cumhurbaşkanı‘nın kızı Saida Mirziyoyeva’nın açılış konuşması ile başladı.

Sanatçıların bir kısmı bölgedeki yerel zanaatkârlarla iş birliği yaparak üretim yapmıştı. Bu birliktelik, sanat ve zanaat arasındaki bağı çok güçlü hissettirdi. Bölgenin yerel zanaat üretiminin büyük gücü çağdaş sanat eserleri ile olan işbirliğinde çarpıcı bir biçimde öne çıkıyordu. Aynı zamanda Buhara’nın mimari kimliğinin gücü ve kültürel değerleri de bienalde çok etkileyiciydi.

Özellikle Vahap Avşar’ın ve Hera Büyüktaşcıyan’ın işlerini büyük bir ilgiyle inceledim. İki değerli sanatçıdan Vahap Avşar’ın kamusal alana yerleştirilen kaplan heykeli aynı zamanda bir arı kovanı olarak incelikli bir ahşap oymacılığı ile tasarlanıp, bölgedeki arılar için bir yuva olmayı hedefliyor. Burada aynı zamanda usta ahşap oymacılarla ve arıcı birliklerle yapılan işbirliği göz dolduruyordu.

Hera Büyüktaşçıyan’ın kumaş ve ses yerleştirmesinde ise bölgenin bir müzisyeni ile gerçekleştirdiği eser birden fazla odaya yayılarak işitsel ve görsel bir işbirliğini sunuyor. Uluslararası perspektifte birbirinden değerli sanatçıların eserlerini gördüm ve çok kıymetli sanatçılarla tanıştım. Bienalin küratöryel vizyonu ise gerçekten ilgi çekiciydi.

Bienallerin en güzel yanı bence bu: kapsayıcı olmaları, farklı kültürleri ve sanat disiplinlerini buluşturmaları. 1. Buhara Bienali de tam olarak bunu hissettirdi; bir yandan güçlü bireysel işler görürken, diğer yandan kültürlerin bir araya gelmesiyle oluşan kolektif ruhu deneyimledik.

1977’de yapılmış Taşkent metrosunun tarihi önemi kadar sanatsal tarafı da etkileyiciydi. İstasyonlarda Leyla ile Mecnun, Ferhat ile Şirin rölyefleri vardı. Başka bir durakta Rus kozmonot Yuri Gagarin ve Valentina Tereşkova rölyefleriyle karşılaştık. Bu detaylar, şehrin kültürel belleğini gündelik yaşamın içine yerleştirmiş.

CCA Taşkent Art Residency’de Faslı sanatçı Benchallal’ın koleksiyonunu gördük. Bağımsızlık Meydanı’ndaki 2. Dünya Savaşı anıtı ve heykel çok anlamlıydı. Kaybettiklerini temsil eden kadın heykelinin altında yazan “Sen daima kalbimizdesin ciğerim” cümlesi çok etkileyiciydi. Yine aynı meydanda ölen ve kaybolan kişilerin isimlerinin pirinç plakalarla işlendiği anıt da derin bir iz bıraktı. Özgürlük Meydanı’nda ise Özbekler için kutsal kabul edilen leylek figürlerini görmek, aynı zamanda barışı ve bereketi de simgeleyen güzel bir detaydı.

Amir Temur’un heykeli önünde durduğumuzda “Kuch adolatdadir” yani “Güç adalettedir” sözünü okuduk. Bugün bile geçerliliğini koruyan bu ifade, tarihle bugünü birbirine bağladı. Yine bu yolculukta, bizim için tanıdık bir isim olan Ali Kuşçu’yu hatırlamak da ayrı bir keyifti.

Fatih Sultan Mehmet döneminde İstanbul’a gelerek matematik ve astronomi dersleri vermişti. Bir başka karedeyse Timur’un soyundan gelen ve Hindistan’da Babür İmparatorluğu’nu kuran Babür’ün heykeli karşımıza çıktı. Ayrıca Timur’un mavi küresi üzerinde üç beyaz nokta yer alıyordu; bu da o dönem bilinen üç kıta – Asya, Avrupa ve Afrika – üzerindeki hâkimiyetini simgeliyordu.

Son olarak, Buhara’ya hareket etmeden önce Çağdaş Sanatlar Merkezi’nde düzenlenen davete katıldık. Oradaki atmosfer, sanatın insanlar arasında kurduğu köprüyü çok güçlü bir şekilde hissettirdi. Bu davette içinde olduğumuz yapı önümüzdeki yıl Centre for Contemporary Arts (CCA) ismiyle bölgenin güçlü bir sanat ve kültür merkezi olarak kurulacak. Burada performas, görsel sanatlar ve bu alana dair birçok disiplinin bir arada üretileceği önemli bir merkez olmasını da Orta Asya’nın sanat üretimi açısından önemli buluyorum.

Kısacası, Taşkent’in ilgi çekici başkent kimliği ile Buhara’daki 1. Buhara Bienali benim için sadece bir sanat etkinliği değil, kültürler arası bir buluşmaydı. Bienallerin ruhu tam da burada yatıyor: farklı dünyaları, dilleri ve duyguları bir araya getirerek ortak bir payda yaratmakta… Dilerim ki Buhara Bienali, Türk dünyasında da yayılarak kültürleri birleştiren kalıcı bir köprü olur.

Buhara Bienali

Özbekistan’da bu yıl ilki düzenlenen ve uzun zamandır kapılarını açmasını beklediğim Buhara Bienali, “Recipes for Broken Hearts / Kırık Kalpler İçin Reçeteler” temasıyla başladı. Bienal için önce Özbekistan’ın başkenti Taşkent’e geldik; Taşkent temiz ve düzenli bir şehir, insanları kibar ve yardımsever; geleneksel Türk misafirperverliği burada da geçerli.

Yayınlandı 23 Eylül 2025
Kabataşlı Olmak: Yarım Asırlık Bir Vefa Hikâyesi

1975 yılında Kabataş Erkek Lisesi’nden mezun oldum… Aradan geçen 50 yılın ardından bile, okulun bahçesine her adım attığımda, sanki zaman hiç geçmemiş gibi hissediyorum.

Yayınlandı 19 Haziran 2025
DEİK Endonezya-Türkiye İş Forumu

Bu hafta stanbul ve Jakarta arasındaki köklü iş ilişkilerimizi güçlendirmek adına, Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın resmi ziyareti kapsamında DEİK Endonezya-Türkiye İş Forumu’na katıldım.

Yayınlandı 14 Şubat 2025